Yeni bir
haftadan ve yeni bir yazıdan merhabalarrr. Yine kendimce en sevdiğim konulardan
bir tanesi ile buradayım. 2012 yılında keşfedilen o güzel parçacık hakkında
yazılan bu yazıdan keyif almanız dileğiyle 😇
HİGGS BOZONU
![]() |
| Resim 1 |
Kuantum
fiziğinin Standart modelinde yer alan Higgs bozonu temel parçacıklardan
biridir. Evrenimizin başlangıcı kabul edilen büyük patlamanın, (Big Bang)
saniyenin milyonda biri kadar ertesinde ilk parçacıklar da etrafa saçıldı. Bu
andaki fizik kurallarını bulmaya çalışan bilim insanlarına göre ilk çıkan
parçacıklar kütlesiz ve saf enerjiliydi. Fakat bilinen başka bir gerçeğe göre
de evrende var olan her şeyin bir kütlesi vardır. Adına ‘Tanrı parçacığı’
denilen, İsviçre’nin CERN laboratuvarında yapılan deneylerle varlığı
kanıtlanan Higgs bozonu, kütleleri olmayan atomlara kütle kazandıran Higgs
alanının temel parçacığıdır, yani hiçliğe kütle vermektedir. İlk olarak
1960’larda varlığı öne sürülen bu parçacığın kesin olarak varlığı 2012 yılında
CERN’de kanıtlandı. Standart model ile Higgs parçacığı arasında ne gibi bir
bağlantı olduğunu merak ediyor olabilirsiniz. Bağlantı şuradan geliyor;
![]() |
| Resim 2 |
Doğada ki
dört temel kuvvetten üçünü (elektromanyetik kuvvet, zayıf kuvvet, yeğin kuvvet)
bir başlık altında toplayıp birleştiren modele Standart model denir. Her ne kadar eksiklikleri olduğu
düşünülse de standart model bugün pek çok fiziksel olguyu başarıyla
açıklıyor. Ama kuram ilk yıllarında pek çok zorlukla karşı karşıya
kalmıştır. Özellikle
elektromanyetik etkileşim ve zayıf etkileşimi bir araya getirme çabaları hep
aynı noktada tıkanıyordu. Elektro-zayıf kuramın arzu edilen simetrilere sahip
olabilmesi için ya kütleli olduğu bilinen pek çok parçacığın kütlesiz olması ya
da var olmayan kuvvetlerin ve kütlesiz parçacıkların kurama eklenmesi
gerekiyordu. Bu önemli sorundan kurtulmak için Nobel ödüllü bilim insanı Yoichiro
Nambu’nun simetri kırılması üzerine yaptığı çalışmalar kullanıldı. Araştırmacılara göre bugün
Higgs alanı olarak anılan bir alan tüm uzayı kaplıyor ve çeşitli temel
parçacıkların kütle kazanmasına sebep oluyordu. Bu olayı takip eden
yıllarda kuram üzerine çalışıldı ve geliştirildi. Deneysel olarak ispatlanması
günümüz teknolojisiyle imkânsız olsa da fiziksel olguları tahmin etme
konusundaki başarısı kuramın doğru olduğunu düşündürüyordu.
Nitekim Higgs
alanının varlığını ispatlamanın başka bir yolu vardı. Bu alanda kaynaklanan ve bu
alanın temel parçacığı olan Higgs bozonunun bulunması idi. Ancak zorluklar
burada da bitmiyordu. Spini ve elektrik yükü olmayan bu bozonun çok çabuk
bozunmasından dolayı detektörlerce algılanamıyordu. Ve ayrıca Higgs bozonunun
kütlesi standart model tarafından hangi aralıkta olduğu belirtilmediği için
hangi enerji aralıklarına bakarak tahmin yürütülmesi gerektiği de bilinmiyordu.
Tüm bu zorluklar sebebiyle Higgs bozonunun varlığının doğrulanması ancak yıllar
süren çalışmalar sonucunda mümkün oldu. Araştırmacılar 2012 yılında kütlesi
yaklaşık 125 GeV/c2 olan bir parçacık gözlemlediklerini ve detaylı
analizlerin bu parçacığın bir Higgs bozonu olduğunu gösterdiğini açıkladı. İşte
o aranılan parçacık bulunmuş oldu.
![]() |
| Resim 3 |
NEDEN TANRI
PARÇACIĞI İSMİ KULLANILDI?
Popüler
kültürde yerini almadan önce, bir türlü bulunamadığı için bilim adamları tarafından
"Lanet Olası Parçacık" (God Damn Particle) olarak isimlendirilen;
fakat daha sonra argo içerikli olmasından dolayı ve “Tanrı parçacığı” tanımı
mistik anlamda daha fazla merak uyandırdığı için, gazetelerde ve
televizyonlarda bu isimle anılmaya başlandı. Fakat
bu, bilim adamlarının en sevmediği ve yanlış bulduğu bir tanım. Yani
aslında ona tanrı parçacığı diyenler gazeteciler. Bulunan bu bozona bilim
adamları Higgs bozonu diyorlar.
HİGGS ALANI
TAM OLARAK NEDİR?
Big bang’den
hemen sonra Higgs alanı sıfırdı, ancak evren soğuyup ve sıcaklık kritik
değerin altına düştüğünde bu alan aniden ortaya çıkarak bu alanla
etkilesen parçacıkların bir kütleye sahip olmasını gerektirdi. Bu alanla
daha fazla etkileşen parçacıklar daha büyük bir kütleye sahiptirler. Foton gibi
bu alanla hiç etkileşmeyen parçacıklar ise kütlesizdirler. Bütün temel alanlar
gibi Higgs alanı da, kendisi ile ilişkili bir parçacığa sahiptir. Bu parçacık
Higgs bozonudur. Burada ki asıl soru büyük patlamanın ilk anından çok kısa süre
sonra Higgs alanı neden bir anda ortaya çıktı ve parçacıklara kütle
kazandırmaya başladı? İşte henüz bunun için kesin bir cevap yok. Nedensellik
açısından baktığımızda evrenimiz de makro ölçekte sebepsiz hiçbir şey
olagelmezken mikro ölçekte parçacıklar bir nedene her zaman ihtiyaç
duymuyorlar.
Higgs
alanını insanlara daha kolay anlatmak için kullanılan bir analoji vardır. En
bilindik olan açıklama yöntemi budur.
![]() |
| Resim 4 |
"Higgs
alanı dediğimiz şey, bütün evrenin sahip olduğu tüm alanı ifade ediyor. Bu
analojide de bir odayı dolduran tüm insanlar Higgs alanı olarak tarif
edilebilir.
"Yine
analojiye göre odaya ünlü bir kişi giriyor ve odadaki insanlar bu ünlü kişinin
etrafını sarıyorlar. Bu ünlü kişinin odaya girdiği andan itibaren insanların
etrafını sarmasından ötürü yürümesi zorlaşıyor ve sarf ettiği enerji de
artıyor. Ünlü kişinin bu odada yürüyebilmesi etrafını saran insanlarla birlikte
geliştiği için ünlü kişinin çok fazla enerji harcaması gerekiyor. Fakat tam o
sırada odaya yeni giren bir kişinin bu oda içerisinde yürümesi daha kolay
oluyor."
"Fakat
bazen insanlar arasında yayılan bir dedikodu bile tüm insanları küçük bir
alanda toplayarak o alanın etrafında bir kümelenme oluşturabiliyor. Yani odaya
ünlü biri girmese dahi buna dair yayılacak bir dedikodu ünlü bir kişinin odada
olmasıyla eş değer etkiyi yaratabiliyor."
"İşte
Higgs Bozonu da evrendeki bu alan içerisinde ortaya çıkan uyarılmalar sonucunda
bazı parçacıkların tek bir yerde kümelenmiş halini ifade ediyor. Tıpkı bir oda
içerisindeki insanlar arasında yayılan dedikodu sonucunda tüm insanların küçük
bir alanda toplanması ve diğer alanların boş bir hale gelmesi gibi."
HİGGS
BOZONUNUN ÖNEMİ NEDİR?
![]() |
| Resim 5 |
Evrenin
başlangıcında bozonlar olmasa ya da farklı bir şekilde ortaya çıksalardı, belki
de yıldızlar, gezegenler, galaksiler ve dolayısıyla yaşam oluşmayacaktı. Çünkü
bozonlar dört temel kuvvetin taşıyıcıları olmak gibi çok kıymetli bir görevi
üstleniyorlar. Atom ve parçacıklara
kütle kazandırması haricinde Higgs bozonunun asıl önemi, evrenin oluşumunda
rolü olan atom altı parçacığının açıklandığı standart modelin anlaşılmasında
büyük önem taşıyor olmasıdır. Higgs bozonu bulunmadan, maddenin neden kütleye
sahip olduğunu anlamak mümkün olmayacaktı.
Evrenin
başlangıç koşullarında bir 'süper simetri' olduğuna inanılıyor. Bu simetri bir
biçimde ve Higgs'in de katkısıyla bozuldu, bu sayede evren ve bizler var
olabildik. Higgs bozonu olmasaydı, o zaman bizim evrendeki varlığımızı
açıklayacak, parçacıkların neden ve nasıl kütle sahibi olduğuna herkesi ikna
edip kanıtlanabilecek yeni bir teoriye ihtiyacımız olacaktı.
SONUÇ
Birçok
bilim insani Higgs bozonun Standart Model’in açıklayamadığı
konuları anlamamıza yardımcı olacağını ümit etmektedir.
Standart Model bilinen atom altı parçacıkların özelliklerini ortaya
koyabilmesine rağmen, yer çekimi, evrenin genişlemesi ve evrendeki karşı-madde
varlığının madde varlığından çok daha az olması gibi konuları
açıklayamamaktadır. Fizikçiler Higgs bozonunu kullanarak bu konulara açıklık
getirmeyi ümit etmektedirler. Bilim insanları özellikle, Higgs bozonun
kara madde ile etkileşebileceğini ümit etmektedirler.
Bilimde her
şey çok hızlı değişip yenilenebiliyor. Bu yüzden takipte kalmak kadar takip
ettiklerimize saplantılı derecede bağlı kalmamakta önemli. Sevgiyle ve bilimle
kalın.
Hoşçakalın💙





Hiç yorum yok:
Yorum Gönder